Mevlana’nın dizelerindeki kuantum mekaniği

 

Mevlana’nın dizelerindeki kuantum mekaniği

Kuantum fiziğine göre tüm evrenin tek bir bütün oluşu da ‘vahdet-i vücut’ kavramına karşılık geliyor. Dr. Wolf bunu da Mevlana’nın şu beyitleriyle örneklendiriyor: “Seher vakti gökyüzünde bir ay göründü, gökten indi de gözünü bize dikti, bakmaya başladı. Ay zamanında bir kuş vurmuş doğan gibi. Ay beni kaptı, gökyüzüne uçuruverdi. Kendime baktım, göremedim. Çünkü o ayın lütfuyla bedenim can kesildi. Can alemine gittim. Orada da o aydan başka bir şey göremedim. Hasılı ezeli tecelli sırları, tamamıyla anlaşıldı.”

Mevlana’nın şiirlerinin ışığın doğası ve tanrı parçacığı diye adlandırılan ve varlığı henüz ispatlanamamış olan (CERN’deki LHC deneyinde aranılan, maddeye kütle verdiği sanılan teorik alan, tanrı parçacığı) Higgs bozonunu çağrıştırdığını anlatan Dr. Wolf, evrendeki tüm elektronların tek tek bilince sahip olduğunu söylüyor. Higgs bozonu aslında İslamiyet’te Allah’ın ‘ol’ sözüne karşılık geliyor.

Bir şey hem vardır hem yok, hem iyidir hem kötü

Hayatı boyunca kuantum fiziğinin tasavvufta bahsedilen hakikate benzerliği üzerine düşünen Doç. Dr. Haluk Berkmen, kuantum fiziğini anlamak için modern dünyada kullandığımız Aristo mantığının yeterli olamayacağını hatta anlamanın yolunu tıkayacağını açıklayarak başlıyor söze.

Neden hocam? Nasıl anlayacağız kuantum fiziğini?

Ünlü fizikçi Richard Feynman’ın dediği gibi “Kuantum teorisi karşısında şaşkınlığa uğramayanlar bu teoriyi anlamamış demektir.” Anlamak için önce hayret etmek gerekir. Eğer klasik Aristo mantığıyla düşünürsen anlayamazsın ve boşluğa düşersin. Aristo mantığı ‘ya/ ya’ mantığıdır. Bir şey ya vardır ya yoktur gibi. Kuantum fiziği ise ‘hem/ hem’ mantığıyla çalışır. Bir şey hem vardır hem de yoktur, hem dalgadır hem parça, hem güzeldir hem çirkin, hem doğrudur hem yanlış. Karşıt olasılıklar aynı anda vardır. Bu şekilde düşününce yargılamak zorlaşır, affetmek kolaylaşır. Bunu anlamak için akıldan öte sezgi lazım. Richard Feynman bile “Kuantum kuramını ben de anlamıyorum, kimse anlamıyor ama kuram çalışıyor” demişti.

Tasavvuftaki hoşgörüye bilimsel altyapı sağlıyor gibi…

Evet, çünkü güzel de çirkin de, iyi de kötü de bir. Hızır ile Hz. Musa’nın hikayesini bilirsiniz. Hızır Hz. Musa’ya “Gerçekten sen, benimle birlikte olma sabrını göstermeye güç yetiremezsin. Özünü kavramaya kuşatıcı olamadığın şeye nasıl sabredebilirsin? (Kehf Suresi, 67-68)” der. Çünkü Hızır yol boyunca bindikleri gemiyi delmek ve bir çocuğu öldürmek gibi pek çok kötü iş yapar. Sonunda anlaşılır ki hepsini aslında bir hayır için yapmıştır. Hayır da şer de birdir. Yargılama yok. Bu yola seyri sulük denir. Amaç nefs-i emmareden nefs-i kamileye ilerlemektir. Nefsi emmare emir komuta boyutunda yaşamaktır. Bir şey almak ve birşey vermek… Çoğu insan nefsi emmareden öteye geçemediği için hayatı kavrayamadan yaşlanır. Bu hayat boş diye düşünür. Hayır ve şerrin bir olduğunu, sınav olduğunu gören nefsi emmareyi geçer, nefsi kamileye yaklaşır.

Kuantum fiziğini son yıllarda ‘iste olsun’ tarzı kişisel gelişim kitaplarında kullanıyorlar. Bu konuda ne düşünüyorsunuz. Madem elektronlar gözleyene göre hareket ediyor, bir şeye sahip olmak için çok düşünmek çok istemek işe yarar mı?

Kuantum dünyası belirsizlik dünyasıdır. Yüzdelerle konuşur. Bir şeyin olma olasılığından bahseder. Bir şeyin olması için istek değil istenç gerekir. Newton çekim yasasını kafasına bir elma düşünce keşfetmedi. O işin bahanesiydi. Kendisini zaten bilimsel çalışmalara adamış biriydi. Varlığını adamıştı. Sonra birden elma düştü ve anladı. İşte istenç budur. Buna kuantum dünyasında sıçrama denir. Bir şeye kendini adayacak kadar yoğunlaşırsın, sonra bir gün birden o şey oluverir. Odaklanmışlık ve adanmışlık, istençtir.

Zaman ve mekan görecedir

Kuantum fiziğinde yer ve zamanlar arası geçiş de teorik olarak mümkün. Bunun tasavvufta karşılığı var mı?

Hacı Bektaş Veli öleceğine yakın etrafındakilere “Cenazemi almaya biri gelecek, ona verin” der. Gerçekten de cenazeyi almaya biri gelir. Kim olduğu belli olmayan bu kişiye cenazeyi vermek istemezler. Sonunda emaneti almaya gelen gizemli kişi peçesini indirmek zorunda kalır. Bir bakarlar ki Hacı Bektaş Veli’dir. Evliyalar zamanlar arası yolculuk edebilir ve aynı anda birden fazla yerde bulunabilirlerdi. Akşehir’e giden Nevşehirli Nasrettin Hoca’ya da adamın biri “Hoca saat kaç?” diye sorar. Hocanı cevabı her zamanki gibi şaşırtıcı: “Bilmem ben buranın yabancısıyım.” Kuantum fiziğinde de zaman ve mekan mutlak değildir. Nasrettin Hoca da bir bilgedir. Göle maya çalarken “Ya tutarsa” demesi de her olasılığın mümkün olduğu kuantum dünyasına bir gönderme gibidir. Tutabilir de… Tutmayabilir de…

Kuantuma göre dünya nedir? Tasavvufa göre dünya nedir?

1600’lerde yaşamış Niyazi Mısri diye bir mürşit vardır. “Hakk ilmine bu alem bir nüsha imiş ancak, Ol nüshada bu adem bir nokta imiş ancak, Ol noktanın içinde gizli nice bin derya, Bu alem o deryadan bir katre imiş” der bir şiirinde. Anlamı: Allah ilminde kainat bir sayfadır. İnsan bu sayfanın içinde bir noktadır. Bu noktanın içinde bin tane deniz vardır. Bütün evren bin denizin içindeki tek bir damladadır.” Herşey birbirinin içindedir. Kuantum fiziğinde de bu böyledir. Bir atomun içine baksan tıpkı güneş sistemi gibi bir yapısının olduğunu görürsün. Önemli olan bu bütünselliği görebilmek ve bu bilgi ile hareket etmektir.

 dusunenakil

www. instagram.com/ dusunenakil

www.instagram.com/dusunenakil

www.instagram.com/dusunenakil

 

Mesaj Gönder
Ayrıntılı bilgi için bizimle iletişime geçebilirsiniz.